Thursday, September 15, 2005

AŞKLARIM AZ ŞEKERLİ TÜRK KAHVESİ TADINDA...

Tiryakiler için Türk kahvesi; hayatın kendisi kadar önemlidir.
Pişirmek ayrı bir sanattır, içmek, ikram etmek ayrı bir sanat.
Mesela pişiriyorsan; ne köpüğe boğacaksın kahveyi ne de köpüğü az olacak.
İkram ederken de yaşa, geleneğe göreneğe göre, ikram edeceksin...
Karşında ki; likörle mi alır kahvesini, badem şekeriyle mi, sadece suyla mı içer bileceksin, ya da tahmin edeceksin...
Bir de tepsi elinde ikrama çıkarken güler yüzlü olacaksın; hani yüzünde kahveyi yaparken de keyif aldığına dair izler olacak...
Türk kahvesi daha cezveyi ocağa koymadan önce başlayan bir ritüeldir, öyle olması gerekir.

Prensip sahibi biriyim ben.
Birinci prensip; Türk kahvesi içmeyenle arkadaş olunmaz, içmeyi bilmeyenle de dost olunmaz.
İkinci prensip; Türk kahvesi içmeyen adam dan adam olmaz, içmeyi bilmeyenle de aşk yaşanmaz.

Ben birine aşık olup olmadığımı; ona kahve yaparken anlarım...
Ona aşkımın bitip bitmediğini de...
İlkin de; hafif sekerek yüzümde bir gülümsemeyle seğirtirim mutfağa; ikincisin de sadece ona kahve yaparım, kendim içmem...
Aşıksam, daha çok kahve içerim gün içinde, değilsem tek kahve, sek.
Aşıksam; hafif bir mahcubiyet olur yüzümde kahveyi ikram ederken; hafif salınarak yürürüm yanına, mutfaktan ona uzanan yolun tadını çıkartırım, usulünce ikram ederim, heyecanlanırım, kahveyi içişini seyretmek isterim, bitirince, alnının kenarından öpmek isterim.
Değilsem; sehpanın kenarına kor, giderim.
Yani bir erkek ona aşık olup olmadığımı; ya da ‘artık’ aşık olup olmadığımı ona pişirdiğim Türk kahvesinden anlayabilir....

Ben kahveyi çok şekerli severim...
Bende az şekerli Türk kahvesi mevhumu yoktur.
Ben kahvesini benimle çok şekerli içebilen bir adamla şekersiz kahve içebilirim.
Çok şekerli kahvesinin yanında soğuk kocaman bir bardak su ikram ederiz, bende şekersiz kahvemin kenarına badem şekeri korum, yürür gideriz...
Ama Türk kahvesinde de aşkta da şekerin azı makbul değildir.
İçeceksen adam gibi içeceksin şu mereti...
Aşık olacaksan ya acı içeceksin kahveni ya çok şekerli ki; bütün aşklarım az şekerli Türk kahvesi tadındaydı demeyesin sonra...

Üçüncü prensip: Benle Türk kahvesini şekerli içebilen adamla, şekersiz Türk kahvesi içerim. Amma az şekerli içelim diyene usulen, o da hani kahvenin kırk yıllık hatırına, az şekerli kahvesini pişirir, sehpanın üstüne kor giderim...