Tuesday, October 11, 2005

İYİ OLMAK ZORDUR...

İyi olmak zordur, iyi biriyseniz, iyi biri olduğunuzu bilirsiniz...
Bu yükü taşımak zordur.
Ara sıra yaramazlık yapmak ister içiniz, başkası yapsa yakışır siz yapsanız yakışmaz. Bunu bilirsiniz.
Yinede içinizde küçük şeytanlar dolaşmaya başlar ve onlarla başa çıkmak iyi biri için daha zordur, daha tehlikelidir üstelik.
Çünkü pek de alışık olmadığınız bir kuytuda heyecanla kımıldanır içiniz...
Hani hayvanın tekiyim ben diyen biri için bildik bir durumdur bu; sonuçlarını bile, bile zevk alır da bu durumdan; sizin heyecanınız bir bedel ödemeye geldiğinde ‘bunu ben yapmış olamam; ben bu değilim’ noktasına getirir sizi.
Sıkıcıdır bazen iyi olmak, sizden hep aynı iyilik hali beklenir.
Yaptıklarınız, yapacaklarınız bellidir.
İşte bazen kendi iyilik halinize bir feyk atmak istersiniz...
Bunu layıkıyla beceremezseniz, iki kat sıkıcı biri olur, iyice sıkılırsınız kendinizden...
Oysa güzel olmalı bu kötülükteki, bencillik hali.
Öyle tahmin ediyorum.
Oysa sürdürmeyi becerebilmek hemen yılmamak gerekir kötü olmaktan.
Öyle tahmin ediyorum.
Çünkü;
Kötülük sabır istiyor, iyilikte bir sabırsızlık hali var.
İyiliği kötülüğe doğru iten , tetikleyen şey de bu olmalı; iyilikteki bu sabırsızlık hali.
Üstelik ara sıra kötü olmak öğretici olabilir.
İyiyi kötüden kalın çizgilerle ayırmak hayatı sıradanlaştırmaz mı?
Çocuklar daha korkusuzdur, daha kolay, daha çok kötülük yapabilirler çoğu zaman...
Onlardaki bir çeşit arayış bence, bir çeşit merak.
Hangi tarafta yer alacağımıza daha çocukken karar veririz, bazılarıysa hep ortada bir çeşit yarım vicdanla yaşar.
İyi olmak zordur, kötü olmak daha kolay...
Ama; hayatlarına iyi olmayı kalın bir çerçeveye oturtmuş olanlar için, kötülüğü merak etmek bir çocuğun saf arayışından daha tehlikelidir, verilen karar geri alınmaz.
Şimdi; dışarı çıkmak bir parka gitmek, salıncaktan düşmek, kedileri taşlamak, kuyruklarına basmak, üstümü başımı kirletmek, pis ellerimi yüzüme sürmek ve en yakın arkadaşımı tokatlamak istiyor içimdeki çocuk, oyunu bozmak istiyorum, hava güzel, kırmızı çıpalı elbisemi giyebilirim ve dizlerimi parçalayıp kanatabilirim, annem üzülsün diye..
Ama artık çok geç;
Yani çaresizim.
Bir çeşit çaresizlik hali benim için iyilik.
Kötülükse elime yüzüme bulaştırdığım bir çocukluk hali daha çok.
Bir çeşit huysuzluk.
Çaresizim yani.
Kırmızı çıpalı elbiseme sığamam...
En yakın arkadaşımın işi gücü var, diğeri uzakta, üçüncüsü hamile, 4.sünün bebeği oldu bile...
Bir temizlik alışkanlığım var yıllardır, pis ellerimi yüzüme sürmüyorum artık.
Üzemem annemi, dizlerimi geçeli çok oldu, çok gördü kanattığımı içimi...
Ve kedileri seviyorum yıllardır...