Thursday, April 25, 2019

BEN HER 23 NİSANDA AĞLARIM!

Ben her 23 Nisanda ağlarım. 
İlk kez 10 yaşındayken ağladım.
Bir daha da hiç susmadım.
Çok yıllar önce ben 10 yaşındayken; Ülkü Teyzemin kızı Elif okuduğu ilkokulun folklor ekibindeydi. Hafta sonları çalışmaları olurdu. Bir gün beni de götürdüler. Oturdum bir kenardan izledim. Sonra her hafta sonu izledim. Her şeyi ezberledim, her adımı, her ritmi. Aylarca o kenarda bişey olacak, beni de aralarına alacaklar diye bekledim. Biliyor musunuz insanın gözleri parlarken bir yandan da ağlayabilir içiyle.  Ben biliyorum. Çok istemek ve  imkansız olduğunu bilmek kalbe  çivi gibi saplanır zira.  Artık nasıl bakıyorsam bir gün hoca gelsene sen de  dedi. Galiba biri eksikti. Biliyor musun dedi. Biliyorum dedim. Adam beni ne vakit fark etmişti? Bildiğimi nereden bilmişti bilmiyorum. Aralarına kattı beni. Diyarbakır oynuyorlardı, oynuyorduk. Oynuyorduk çünkü ben kafamın içinde hep onlarla birlikte oynuyordum, rüyalarımda oynuyordum, oynuyordum.  O gün eklendim sıraya ve bir daha çıkmadım. Kalbimde açan çiçekleri anlatamam. Bütün dünyanın çiçekleri çocuk kalbimi kaplamıştı sanki. Bahara kesti ağaçlar. Sonra 23 Nisan yaklaştı. Ekip o hafta bir yarışmaya katılacaktı. 23 Nisan günümüydü haftası mıydı tam hatırlamıyorum. Şalvarlar geldi, kostümler, hele o kızların başlıkları... Benim dışımda herkes giyindi. Ben başka bir ilkokulun öğrencisiydim. Ekiple birlikte çıkmam imkansızdı. Öyle söylediler. Ülkü Teyzem çok uğraştı, yapamadı. O yarışmaya ben de gittim. Trübünden ekibi izledim. İçimde zılgıtlar çaldı, vahşi alaca kuşlar kanatlarını çarpa çarpa kanattı. Ben gülümsemeye çalıştım. Sonra bıraktım. Böğüre böğüre ağladım. O gün bu gündür her 23 Nisan ağlarım. Eskiden TRT deki çocuk şenliği gösterilerini hiç kaçırmazdım. Türkiyenin sırası gelinceye kadar tutardım gözyaşlarımı, hele Diyarbakır oynanıyorsa... Ağlarken bir de ah be ah be diye ağlardım.
Bu sene Masal Denizin okuldan haber geldi. Halk oyunları çalışılacakmış 23 Nisana. Katılmak istemeyen var mıymış. Masala sordum. İsterim dedi. Peki dedim. Ben piyano çalamadım çocuğum çalsın, ah izin verseydiler oyuncu olacaktım ama, benim çok güzel sesim vardı bi bilseniz ama işte bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler annesi olmak da istemiyorum. En sevmediğim şey. Ama içimde bir tatlı sızı. Hiç ses etmedim. Hangi yöre diye sorasım geliyor, soramıyorum. Ah bir de Diyarbakırsa yandım ben. Neyse çok şükür Silifke oynayacaklarmış. Hoca sert diyor Masal. Çok bağırıyormuş. Kolay değil öyle Masal kaç tane çocuk diyorum. Hem ben de bağırıyorum öğrencilerime diyorum. Sen gerekli yerlerde bağırıyorsun ama anne diyor. Atanın sümüğü aktı da sümüğünü silmesine bile izin vermedi diyor. Disiplin iyidir, vardır bir sebebi sen çalış çocuğum diyorum. Gel zaman git zaman eve kostümler geldi. Masalın da ön iki dişi yok bir süredir,  çok tatlı... Giydirdim kıyafetleri, kontrol ediyoruz üstüne göremi diye. Dedim kızım bir fotoğrafını çekeyim... Yok çektirmem de çektirmem. Ananeme sürpriz olsun. Sen şimdi gönderirsin hemen ananeme diyor. Ah ben çok istedim olmadı çocuğum yapsın annesi olmamak için soru bile soramıyorum çocuğa gururumdan. İçimde yine o çiçekler tomurcuklanıyor da  manasız bi zamanda açmasınlar diye kendimi tutuyorum.
Ah işte geldi 23 Nisan! 
Çocuklar sınıfta sıra ekliyor. Öptüm Masalı, “ alkışın ışığın bol olsun, bin panter gücünde ol kızım” dedim. Bir kaç anne tuhaf tuhaf baktı yüzüme. Anne dedi Masal en önde olacaksın değil mi? Evet dedim. Yer bulamazsan yine yere oturur musun? Elbette Masal dedim söz . Yer çamur, çivi, diken,  dal olsa yine en öne otururum dedim içimden. Dramatize etmemeye çalışıyorum mevzuuyu, aman hiç kimse duymasın diye içimden...
Gittim en öne taşa oturdum.
1/C sınıfının sırasını bekliyoruz. Burnumun ucunda hafif bi karıncalanma var ama tutuyorum kendimi. Her sınıf başka bir yöre oynuyor. 2. Sınıfların bir şubesi çıktı. Adıyaman oynayacaklar. Ay çok severim. Son sırada bir oğlan var. Güneş gözlü. Nasıl mutlu. Yanında gölge öğretmeni. Bizim okulda bir kaynaştırma öğrencisi varmış. Otizmli. Çok mutlu, ama çok. Müthiş bir müzik kulağı var belli. Ah öyle  mutlu ki... Ağlamaya başlıyorum daha Masalı görmeden. Hiç ritm sekmiyor. Aferin oğlum aferin sana diyorum. Sesim giderek yükseliyor. Gözüme sürdüğüm ne kadar boya rimel varsa hepsi gözümün içinde. Sonra orakları alıyor çocuklar. Gölge öğretmeni orağı koluna takıyor. Gelip oturacaklar yere... Gelip oturuyor. Ama orağı eline aldığı an ne olacağını biliyorum ben. Herkes ekin biçiyor, o tek bir ritm kaçırmadan orakla kendi ilişkisini kuruyor. Hiç müdahale etmiyorlar. Başka bir dünyanın ekinini biçiyor o. Sonra omzuna dokunuyor gölge öğretmen, hep birlikte geri çekiliyorlar. Müzik devam ediyor, tek bir adımı şaşmıyor yine.  Biraz farklı salınıyor ama bu ona çok yakışıyor. Sonra selam veriyorlar. Aslan oğlum benim aferin sana aferin diye bağırıyorum. Artık iyice rezilleştim, koyverdim gitti. Folklor öğretmenin oğlana öyle bir sarılışı, sırtına öyle güzel bir vuruşu varki sahneden indirirken... Artık benim gözyaşım yaş değil yemin ederim başka bir şey. Masalların sınıfı çıkana kadar azıcık sakinliyorum. Sonra kızım geliyor, kınalı kuzum. Gözleri ananesiyle teyzesini arıyor yerleşirken buluyor, sonra hemen sahnenin önüne bakıyor beni görüyor gülümsüyor. Göz kırpıyorum, gülümseyerek. Gece uyumadan önce konuştuk. Ya şaşırırsam dedi. Ben de annem ben sahnede kaç kere şaşırdım bi bilsen dedim. Önemli olan ne biliyor musun? Ne dedi. Sahnedeki duruşun, enerjinin kuvveti sahnede sağlam durursan yaptığın hata güzelleşir. Sahnede mutluysan parlarsın Masal. Tamam anne dedi. Uyudu. Masal dans etmeye gülümseyerek başladı. Hep gülümsedi ve bir sürü hata yaptı. Artık ne ağladım siz tahmin edin. Gözüm ağladı yüzüm güldü. O yıllar önce içimde açan binbir çiçek kendine yer bulamadı açacak. O kadar çok kapladı içimi. 
Sonra her şey bitti. 39 yılın yaşı, külü silindi sanki. Sınıfa çıktım. Terini sildim, üstünü değiştirdim. Bahçeye çıktık. Gösteri bitmemişti. Sahnedeki ekip damat halayı oynuyordu. Eller havayaaaaa çapçap çapçap çap. İzleyicilerin arkasındaki boş alanda bizde durduk Masal ile halaya. Hiç öyle topuklu ayakkabı annesi değilim ben, hiççç utanmam, çamurada girerim kızımla, halaya da. 
Masal dedim ben galiba bu sene halk oyunu kursun a gideceğim. Oynar mıyım oynarım. Sen devam edecek miisn dedim. Yok anne ben jimnastiğe gitmek istiyoru dedi. Tamam dedim. O zaman ben halk oyunları kursuna gideyim, sen jimnastiğe git. 
Biliyor musun Masal okulunuzda Otizmli bir çocuk var. Senden önce sahneye çıktı. Begüm gibi mi? Begüm gibi annecim. Ben onu okulda hiç görmedim. Ben de hiç görmemiştim. Bi soralım emi hangi öğretmenin sınıfındaymış. Belki bir gün onu “ Pencere” ye ÇGST ye davet ederiz. Tamam anne. 
Bu tamam annenin çeşitli versiyonları vardır. Bazen hakikaten sinir bozucudur, bazen çok tatlı olur. Bu seferki bal gibiydi. Bal. 
Günün geri kalan kısmı hiç ağlamadan geçti.
Gözyaşlarım günlük 23 Nisan kotasını aşarak tamamlamıştı kendini.
Ben her 23 Nisanda ağlarım. Bu yıl da ağladım. Bu yıl ki; yaşlar hiç bir yılınkine benzemiyor. Çünkü Masal Denizle her şey güzelleşiyor.
Ha bir de gerçekten hiç bir şey tesadüf değil,  bak yeminle. Daha bir kaç hafta önce Pencere projesi için İstanbulun Sesleri şarkısının altında halaya duracağız dedim. Şaka sandılar önce. Duruyoruz. Her şey tuhaf bir biçimde birbirine bağlanıyor. Vallahi. 
Küçük küçük ilmekler atıyor hayat bize. Hepsini ustaca düğümlüyor. Bazımız göremiyoruz, bazımız görüyoruz. Bazımız takip ediyoruz düğümlerin yönünü, bazımız kayboluyoruz. Sebebi oluyoruz bazen birbirimizin, bazen sebepsizce savruluyoruz. Şimdi 10 yaşındaki Yonca o 23 Nisan günü böğürerek ağladı ve yıllarca ağlamaya devam etti diye çok mutluyum. Çünkü o Yonca bana çok yıllar sonra çok başka bir şey yaptıracak. O Yonca sevdiriyor bana türküleri bu kadar çok ve aynı Yonca beni bambaşka kıyıda tutacak. İçimdeki zılgıt, alaca kuşların kanatlarını kanatmadan uçuracak onları. 
Teşekkür ederim Masal kızı. 
26 Nisan 2019 
Annen

Masal Deniz 6 yaş 9 aylık.