Wednesday, August 14, 2019

AĞLAYAN KELİMELER VAR YAŞAYABİLMEK İÇİN...

AĞLAYAN KELİMELER VAR YAŞAYABİLMEK İÇİN...

Kelimelerin anlamları var. Sözlükte karşılıkları var. Ama benim için bir de duyguları var. Bir kelimenin bendeki anlamı bazen genel manalara oturmaz mesela. Duygusu, söyleniş biçimi, kullanma biçimim değiştirir kelimeyi. Çok az sayıda kelimeyle konuşur olduk. Öyle zengin bir dilin içinde bunca özenti ve yoksulluk olmasına üzülüyorum. Dile dolanan, birilerinin ortaya attığı kelimelerle oluşmuş bir konuşma biçimi çıkıyor ortaya... Bir süre sürüyor, sonra yenisi geliyor... 
Bazı kelimeler çığlık atıyor gibi geliyor bana.
Unutuyoruz onları. Oysa nefesten sese dönüştüklerinde gülümseyecekler bize. Mesut edeceğiz onları. Raflarda satın alınmayı bekleyen el yapımı bez bebekler gibiler... Bütün eller çin malı plastik oyuncaklara uzandıkça göz yaşı döküyorlar. Ağlayan kelimeler var, yaşayabilmek için.

Heveskar mesela. Ne güzel bir kelime. Meyli ve arzusu olan heves eden demek.
Cümlelere bak şimdi; 
“ay canım ya heves etmiş yazık” Çok tatlı değil mi bu? Neye heves ettiyse artık o kişi. O hevesi anlayan kucaklayan o hevese kıymet veren ama o hevesten de pek emin olamayan bir tatlılıkta.
“İstidadı var mı bilmem ama çok hevesli.” Bak şimdi istidat çok yakışmadı mı hevesin yanına mesela? Hevesli burada kararlı bir nokta gibi. İstidat olmasaydı başında çok heves etmiş yazıktaki duyguda kalacaktı heves. Kelimelerin kimyası müthiş değil mi?
Meyl etmek diye açıklıyor sözlük ama; meyl etmek daha çok; “ Sana meyli mi var ne?” gibi bir cümlede  kullanılabilirmiş gibi geliyor bana.  Meyli daha çok kalple bütünleştiriyor benim dilimin duygusu.
Hatta şöyle bile diyebilirim; “Gönlü sana meyletmek için heveskar bir kuş gibiydi. Bi bıraksa kendini kanatları kalbini yırtarak çıkacaktı yerinden ” Anlamını biraz yerinden kımıldatarak birbirinin sırtına yaslayabiliyorsun kelimeleri. Ne şahane bu, öyle değil mi?

İkinci kelime Sebatkar. Sebatkar; Sağlam, yerinden oynamaz demek. 
“Heveskardı ama sebatkar değildi.”  Ne kadar yakıştı bak  ikisi birbirine. Ne güzel tınlıyor söylenince. 
İkisi bir araya gelince bir üzüntü uyandırıyor bende. Hem bir arzu var içinde, hem de o hevesten gelen heyecanın sadece heves olarak kalmasının acısı.
Hem de bir çeşit ders barındırıyor.
Heveskar olmak biraz uçucu... Ancak sebat ederek meylettiğinde hevesin karşılık bulur diyor.
Heveskar noktalı virgül gibi. Sebat nokta sanki. Hatta daha dik bir cümlede ünlem bile olabilir bence.

Üçüncü kelime İtidal; aşırı olmama durumu, ölçülülük demek. Bence itidal ikisinin arasında durmalı.
Heveskar.
İtidal.
Sebat.

Baktığımda üç tane alt alta çizgi gibi görüyorum kağıtta onları. Dilde ayraç varmış gibi duruyor üçü böyle olunca. 
Bu gün bu üç kelimeyi çıkarttım yerlerinden. Üçü de çocuk gibi sevindiler. Kucağıma atlayıp, zıpladılar, zor zapt ettim. 
Heveskar en küçükleri sanki hoş bir şımarıklığı var. 

Sebat net keskin, yerinden oynatılamaz, katı.

Aralarına itidali koyuyorum. 

Böylece şöyle demiş oluyorum.;

Ah kuzum heveskar olabilirsin ama bu konuda sebat etmezsen hevesin sadece dişinin ucuyla kırıp ağzına attığın fıstıklı çikolata gibi kalır. Sen çikolatayı ağzında evirip çevirirken tamamı başkalarının midesine inmiş olur çoktan. Hevesinle sebat ettiğini itidal ile dengeleyeceksinki; hevesin kursağında kalmasın.

El yapımı üç bez bebek vardı.
Biri maviydi adı Heves idi. Kocaman meraklı kara kara gözleri vardı.
Diğeri İtidaldi; heves ile sebatın arasında oturuyordu, ellerini birbirine bağlamış bacaklarını üstüne koymuştu, küçücük bir gülümseme vardı yüzünde biraz müstehzi. Saçları kırmızıydı, yündendi ve çilleri vardı yüzünde.
Ötekinin adı Sebat tı. İlginçtir çok renkliydi üstü başı. Bazı yerleri alaca bulacaydı renkten. Galiba zor yollar birbirine karışmıştı. Çok net bir duruşu vardı ama ona varan renkler gideceğin yolda kafan karışabilir diyordu. Netliğinde bir çeşit tezat vardı.

Üçünü de aldım. Bir kelime cambazı olduğumu hayal ettim. Bu üç kelimeyle bir ipin üstünde yürüseydim dedim. Nasıl yürürdüm? Böyle yürüdüm🙂