Thursday, November 07, 2019

DÜNYA SADECE ÇOĞUNLUĞA HİZMET ETMEK İÇİN YOKTUR! FARKLI OLAN DA ÇOĞUNLUĞUN TOPRAĞINA DOĞMUŞTUR!


DÜNYA SADECE ÇOĞUNLUĞA HİZMET ETMEK İÇİN YOKTUR.
FARKLI OLAN DA ÇOĞUNLUĞUN TOPRAĞINA DOĞMUŞTUR!

Biz ne vakit bu kadar kötü olduk, ne ara vicdanlarımızdan kova kova su sızdı, ne zaman cehalet aldı başını gitti, bakar kör olduk, anlamaz olduk, aymaz olduk, tahammülsüz olduk?
Ne zamandır bu kadar çok düşünür olduk sadece kendimizi?
Bütün çocukların bizim olduğu mahallelerde büyümedik mi biz?
Eskiden çok eskiden o tanılar, tanımlamalar, testler, DSM ler bilmem neler yokken ya da bu kadar bilinmiyorken her mahallede bir farklı çocuk,  genç hatta yetişkin yok muydu? Saf biraz denirdi. Azıcık asabidir denirdi yahu en fazla yarım akıllı denirdi. Büyüklerimiz onu mahçup etmemeyi öğretirdi, koruyun derlerdi, salçalı ekmeğimizi bölüşeceksek en iri lokmayı farklı olana verirdik. Fasülyeden oyuna dahil etmek diye bir şey vardı. Mahsusçuktan kazandırırdık. Sırf biraz daha fazla yüzü gülsün diye. Köyün delisi diye bir kavram vardı. Ama bütün bilgeler hep o delilerden çıkardı; ne haber? Tekrar söylüyorum, tanı yoktu, tanım yoktu, testler yoktu, etiketler vardı ama öyle yumuşacıktı ki, ciğerini yakmazdı kimsenin.
Soruyorum size biz ne zaman bu kadar hain, bu kadar zalim, bu kadar vicdansız olduk?
Aksarayda bir devlet okulunda Otizm tanısı almış çocuklar için çocuk, genç, ebeveyn, müdür, muhtar birbirine girmiş. 
Okulda istenmiyorlarmış. Zaten topu topu dört tanecik çocuk. Başlarında iki tane öğretmen. Arka kapıdan içeri giriyorlar, diğerlerinin arasına karıştırılmadan kendi bahçelerinde alanlarında teneffüse çıkıyorlarmış ama istenmiyorlarmış. Ne yapacakları belli olmazmış, normal çocuklara zarar verirlermiş, ya birini pencereden itselermiş. 
Herkes elbirliğiyle istemeyiz okulumuzda demiş. Çoğunluktaki aileler, otizmli çocukların ailelerini yuhalamış, protesto yapmışlar. Protesto arkadaş! Dünyada, memlekette  binbir çeşit kötülük var; sesinizi çıkartmıyorsunuz bunu protesto mu ediyorsunuz! Neden? O çocukların alanlarını daraltır, onların eğitim haklarını ellerinden alır, kendinizden uzaklaştırırsanız daha mı akıllı olacak sizin çocuklarınız? Bütün o sınavlardan geçecek de  hepsi şahane doktorlar, mühendisler, öğretmenler, yöneticiler, milletvekilleri, sanatçılar filan mı olacaklar? 
Farklı olan bir çocuğun okulundan gönderilmesi için annesi, babası okul bahçesinde protesto yapan, diğer anne babalara bağıran, yuh diyen bir çocuk öğretmen olsa nasıl bir öğretmen olur? Dünya üniversite bitirse sekiz master yapsa ne fayda? Sizin o okul bahçesinde ne yaptığınızı gördü sizin çocuğunuz. Dünya;  işi gücü mevkisi, parası pulu yerinde bir takım vicdansızların elinde farkında mısınız? Dünyayı onlar yönetiyor. 
Bunu bu hale biz getirdik biz,  farkında mısınız? Bu dünya çok savaş, çok yoksulluk, çok zülüm gördü. Kim yaptı bunu? Biz. Normaller. Vallahi bu işlerde farklı doğan ve farklı gelişenlerin hiç parmağı olmadı ben size söyleyeyim. Bu işlere hiç karışmadılar. Hiç değilse vicdan sahibi çocuklar yetiştirelim, yapmayın yahu.
Bir kaç olay peş peşe geldi.
Herkese yazıyorum. Yazmak zorundayım. Okuyanların bir kısmı beni tanıyor olacak, bir kısmı ne mene bi şeyim biraz duymuş olacak, bir kısmınız beni hiç tanımıyor olacak. Ben önden önden söyleyeyim. Uzun süredir Farklı olan ve Farklı gelişen çocuklarla özellikle otizm tanılı gençler ve çocuklarla çalışıyorum. Bir topluluk var. Bu topluluk bir azınlık. Bizim topraklarımızda yaşıyorlar. Farklı gelişen çocuklar, gençler, anneleri babaları, kardeşleri, ananeler, dedeler, iyi liyakat sahibi eğitimciler. Ben kendimi bu topluluğun bir parçası sayıyorum. Bu insanların ciğerleri yanıyor. Onların çocukları için gösterdikleri azmi, cesareti, gayretin küçücük bir kısmını biz bu dünya için, bu dünyanın bütün çocukları için gösteriyor olsaydık, bu dünya bambaşka bir yer olurdu. Geçen yıl; otizm tanılı bir çocuğun annesini buralardan gönderdik. Gitmeyi kendi seçti. Dayanamadı. Çünkü biz hepimiz onun üzerinden ellerimizi çektik. Ciğeri yana yana gitti. Bizim ciğerlerimizde ne yükseliyor peki? Yuh sesleri... Yuh diye soluyoruz, burada işin yok diye soluyoruz, kendin gibilerle kendi çukurunda kal diye soluyoruz, benim çocuğum da benim çocuğum diyoruz, çocuğumuzun gözü önünde bağırıp çağırıyoruz, çocuğumuzun gözü önünde ötekileştiriyoruz. Ne vakit siz yuh demek yerine, salçalı ekmeğini, elmanı paylaş evladım derseniz, ne vakit incitme kırma derseniz, ne zaman onunda başka sıra dışı şahane özellikleri var, gel bir de ona bu pencereden bakalım derseniz o zaman duracak savaşlar, hainlik, yokluk, kavga, itişme tepişme. O vakit kalp kendi gerçekliğini;  sesini, ritmini, cismini, nefesini bulacak.
Geçen 7 yaşındaki kızım, okuldan gelince, okulda yazdığı cümleleri gösterdi. İyilik yapmakla ilgili bir yazı yazmışlar. 2. sınıf öğrencisi Masal Deniz. Yeni yeni kendi cümlelerini kuruyor. İlk cümlesi “ otizmli çocuklara hep birlikte iyilik yapmalıyız” Sınıf arkadaşlarından biri otizmli çocuklar hastadır. Onlara dokunursak hastalanırız demiş. Sen ne cevap verdin kızım dedim. Ben hep dokunuyorum hiç hastalanmıyorum. Begüm beni hep öper dedim, hasta değil onlar sadece bizden farklılar dedim dedi. Belki de arkadaşın hiç otizmli biriyle karşılaşmamıştır, bilmiyordur, sen anlatsaydın dedim. Anlatamadım anne çok üzüldüm dedi. Oysa Masal Denizin okulunda bir otizmli kaynaştırma öğrencisi var. Ben bu yıl tanıştım. Bu çocuk okulda görünmez mi? Acaba okullarda çocuklar ötekini hastalıklı sanmasınlar diye bir farkındalık programı yürütülemez mi? Anne baba eğitimleri verilemez mi? Koskoca değil miyiz biz yahu,  kalabalık değil miyiz, bir sürü insan değil miyiz? Eğitimcilerimiz yok mu, devlet büyüklerimiz, zengin amcalar, duyarlı insanlar... Neden hiç bir şey yapamıyoruz. Yoksa o salçalı ekmekleri bölüşmeyi unuttuk artık diye mi?
Bir tv dizisi başladı bu yıl. Mucize Doktor. Ben yabancı versiyonunu izlemiştim. Bu alanla ilgili bir iş yapılmasını takdirle karşılıyorum. Yapılan her iş farkındalığı arttırır evet ama çok afedersiniz orada da başka bir sorun var. Çünkü izleyenin algısı karışık. Yıllarca otizmi Rain Man deki Dustin Hoffman sandı bu millet. Sandı ki; biraz arızalı takıntılıdır ama üstün güçleri vardır. Kibrit kutusundaki çöpleri bir bakışta sayar, kumarda fialn 40 sayıyı 50 fotoğrafı çarpıştırır para kazandırır insana. Öyle değil işte o. Otizm spekrumu geniş bir yelpaze. Hiç konuşamayan var, konuşmayı tercih etmeyen var, mental bozuklukla beraber seyredeni var, asperger var, atipik var, var da var. Kimi matematik dahisi, kimi müzikte müthiştir, doğum tarihini söyle doğduğun haftanın gününü söyler sen içinden üç sayıncaya kadar. Avrupanın bütün tarihi köprülerini sayar, dünya kupası maçlarındaki takımları tarih sırasına koyar. Ne şahane değil mi, ama kimisi de içine kapanan küstüm çiçeği gibi olur. Anası babası bir kerecik anne baba desin diye 5 yıl uğraşır. Burada, bu diziyle birlikte otizm ile ilgili yanlış bir algı oluşacak diye çok korkuyorum ben . Her otizmliyi yağmur adam sanacağız diye. Yine de otizmin nasıl dikenli bir gül bahçesi olduğunu bilen aileler çok sevindiler Mucize Dr dan bahsedilmesine, izlenmesine. O kadar çok ihtiyaç var çünkü, çünkü o kadar görünmezler ki, görünür olmayı  o kadar çok istiyorlar ki.
Sonra Nedim Saban mecliste konuştu. Henüz maalesef izleyemediğim bir oyun var. Otizmli bir gencin hikayesi. İyi bir romandan uyarlama. Tiyatro sahnesinde bu konuda bir alan açılmasını da büyük bir takdirle karşılıyorum. Çok kıymetli buluyorum ama Nedim Sabah “ Herkes bir Kıvanç Tatlıtuğ olamaz” dedi. Belki önünde arkasında başka bir cümle kelime var, mutlaka var, olmalı... Nedim Sabanı biraz tanırım, takip ederim, meslektaşımdır. Başka türlü olması mümkün değil. Gazeteciler cımbızlamış oradan o ismi çıkartmışlardır, çekip alıp koymuşlardır. Yoksa otizmi Kıvanç Tatlıtuğ üzerinden anlatmak, tariflemek, örneklemek, tersinleme yapmak filan olası mı? 
Başka bir yerden konuşuyor olmalıydık...
Başka şeyler söylüyor olmalıydık...
Müthiş hassas konular bunlar. Ben şu anda yazarken bile bin düşünüyor, bir yazıyorum. 
Çok incittik bu çocukları, bu aileleri...
Öyle zorlu yollardan geçirdik ki onları, hep yalnız kaldılar o dik patikalarda.
Engellerle kuşattık onları. Neden eskiden “engelli” diyorduk şimdi yeni yeni düzeldi ya , bak ben şimdi anlıyorum. Aslına belki de doğruydu tamlama. Ama “engel “ dediğimiz şey, farklı doğduğun için sana bu bu bu engeli koyuyorum atla bakiym demenin, engellisin işte atlayamadın sıfır demenin sonucuydu. Bize benzemiyor diye biz koymuştuk o çukuru, o taşı,  o duvarı oraya. 
Çünkü başka memleketlerde sen o taşa değme diye hemen kaldırıyorlar o taşı bulunduğu yerden, duvarları yıkıyorlar, çukuru toprakla dolduruyor üstüne menekşeler ekiyorlar. 
Ama ben şükrediyorum biliyor musunuz, o yuh diyen anne babalara minnettarım. Teşekkür ediyorum hepsinin öfkeli seslerine. Otizmi görünür kıldılar. MEB soruşturma açtı, Haberler Aksaray Aksaray diye başlıklar attı. Girdik yani ana habere. Şahane oldu. Ama korkuyorum. Balık hafızalıyız biz normaller. Oysa otizmin hafızası fil hafızasıdır. Kaynaştırma lafıda bi tuhaf gelir bana, kaynaşıversin gibi. Kaynaştırma sınıfları var ya. Ya bu da kaynayıverirse o kocaman gibi görünen küçücük işlerin arasına. Ona buna manasız bin türlü hale şişenler normal hayatlarımızda unutuverirsek bunu da. Ya özel bir gün geldiğinde “ Dünya Özürlüler Günü” yok efendim “ Dünya Otizm Farkındalık Ayı” gibi zamanlarda; böyle içli içli postlar paylaşıp, üç beş gösteri yaptırtıp bu çocuklara, mavi ışıklar yakıp, ah vah, ne tatlı,  ay yazık, zor tabii filan  deyip yeri gelince yine güneş gözlüklerimizi takarsak gözlerimize.? Güneş gözlüğü diyorum, özellikle diyorum, çünkü güneş gözlüdür bu çocuklar, güneş gibi bakarlar... Hiç bir tanesiyle göz göze geldiniz mi? 
İstisnasız hepsinin gözleri ışıklıdır. Kalbe dokunur. Vicdanlıysan ısıtır seni, kara kalpliysen içerden yakar. 
Otizm Eylem Planı var. Bu çok ciddi. Mecliste. Hala geçmedi. Bu çok önemli. Koşulları iyileştirmek için hazırlandı. Neler neler geçti bu geçmedi!
Ben diyorum ki; madem bu oldu. Bu yuhlar işe yarasın. Herkes açsın, okusun baksın, otizm eylem planının meclisten geçmesi için destek versin . Sosyal medyada hiç tanımadığı, bir tanecik kitabını okumadığı, bir tanecik bestesini dinlemediği, felsefesini bilmediği adamların kadınların şiirlerini özlü sözlerini paylaşacağına Otizm eylem planı meclisten geçsin yazsın. Selfi çekeceğine cafede, süslü duvar dibinde gitsin bir farklı gelişenle yanak yanağa fotoğraf koysun, sarılsın kocaman.
Yapın bunu yahu. Vallahi kimseye bir zararları yok. Ben çok otizm krizi gördüm. Bir şey yok yani. Ruhları bedenlerine sığmıyor. O kadar kocamanki  ruhları bedenlerine  küçük geliyor. 
Biz çoğunluğuz, çoğunluk. Onlar azınlık. Ya biz azınlık olsaydık onlar çoğunluk. Bütün dünya nüfusu farklı gelişenlerden oluşsaydı? Bu kafalarla yanmıştınız siz. Hayatta hayatta kalamazdınız. Onlar mücadele ediyorlar, çok cesurlar. 
Toplayın hepimizi bi halt olmaz bizden. Hepimizin toplamından daha kuvvetli, daha güçlü, daha gerçek ve samimi bir duygusal zekayla donatılmış onlar. Dünyayı farklı gelişenlere bırakalım çekilelim biz hatta bana kalırsa; ne savaş olur, ne yokluk, ne hastalık, ne hainlik yemin ederim.
Başka bir dünya var, buna inanıyorum. Çok inanıyorum.
Kalbi kuvvetli, yüzü aydınlık insanlar var. Bu insanlar fikirle, iyilikle, çalışarak, severek, vicdanla, aklı selimle küçücük parantezlerin içine sıkışmış olanlar için parantezlerin içlerini genişletmeye çalışıyorlar. 
Hepimiz tutalım parantezin en yakınımızdaki çizgisini, yapalım bunu ne olur....
Çünkü; 
Dünya çoğunluğa hizmet etmek için yoktur.
Farklı olan da çoğunluğun toprağına doğmuştur.
Yonca İnal.


No comments: